17 °c

O Darülaceze'ye, güvercinler ona sığındı

İSTANBUL (AA) - EMİN İLERİ - Genç yaşlarda kas erimesi hastalığına yakalanan ve iş göremez hale geldiği için Darülaceze'ye yerleşen 52 yaşındaki Hikmet Nazlı'nın 20 yıldır beslediği güvercinleri, can yoldaşı oldu. Nazlı'nın "Sevgi kuşun kanadında, sevgi-dostluk kuşun gözünde. Bunların tüylerinde nur var. Hamdolsun, belki ben bunların yüzü suyu hürmetine bu gücü kuvveti...

Güncel Haberi
O Darülaceze'ye, güvercinler ona sığındı
O Darülaceze'ye, güvercinler ona sığındı

İSTANBUL (AA) - EMİN İLERİ - Genç yaşlarda kas erimesi hastalığına yakalanan ve iş göremez hale geldiği için Darülaceze'ye yerleşen 52 yaşındaki Hikmet Nazlı'nın 20 yıldır beslediği güvercinleri, can yoldaşı oldu.

Nazlı'nın "Sevgi kuşun kanadında, sevgi-dostluk kuşun gözünde. Bunların tüylerinde nur var. Hamdolsun, belki ben bunların yüzü suyu hürmetine bu gücü kuvveti alıyorum. Güvercin beslemek benim için bir nevi terapi." sözleriyle anlattığı güvercinleri, her avluya ve sokağa çıkışında onu yalnız bırakmıyor.

Sivas'ta 1964'te doğan Hikmet Nazlı, genç yaşlarda geldiği İstanbul'da konfeksiyon atölyelerinde çırak olarak işe başladı. Nazlı, 13-14 yaşlarında kas erimesi hastalığına yakalandığını öğrendi. Hastalığı nedeniyle atölyeden ayrılan ve ayakkabı boyacılığı yaparak ve çorap satarak geçimini sağlayan Hikmet Nazlı, hiç evlenmedi. Yardımsever bir vatandaşın desteğiyle 3 tekerlekli motorlu engelli arabası alan Nazlı, ilerleyen hastalığı nedeniyle kollarını da kullanamayınca hiç iş yapamaz hale geldi.

İlk başlarda sadece yatacak bir yer arayan Nazlı, 32 yaşında kendi isteğiyle Darülaceze'ye yerleşti. "İyi ki gelmişim" dediği Darülaceze'de 20 yıldır beslediği güvercinler Nazlı'nın en yakın dostu oldu.

- "Bunlarla hayatım bir"

Nazlı, güvercinlerle dostluğunu AA muhabirine şöyle anlattı:

"Sivas'ta da güvercinlerle ilgilenirdim. Köydeyken güvercinlerim vardı, ev güvercinleri. Takla atanlardan 'taklacı kuşlar' derler. Uçururdum, dönerlerdi güzel güzel. Daha sonra buraya geldim, baktım burada da güvercin var ama yabani güvercin. Herkes ekmek atıyor, kırıntı atıyor yem veren yok. Ben de böyle merakım olduğundan yem alıp atmaya başladım. Ama yabaniler, çok ürkekler, hiç yaklaşmazlardı. Kafama koydum 'Bunları alıştıracağım' diye. Yem vere vere, azar azar alıştırdım. Sonra biri geldi, öbürü de geldi, sonra böyle gelişti birbirine bakarak. Benim de hoşuma gitti, bir baktım elimde yemeye başladılar. Şimdi bunlar ev güvercininden daha evcil oldu, insana yakın oldu. Bunları alıştırmamın bir yönü daha var. Bunlara güven verdim, bana güvendi güvercinler. Bana güvenmeselerdi elime, üstüme konmazlar, arkamdan gelmezlerdi. Gelen ziyaretçiler oluyor, yem veriyorlar, bir bakıyorum tutmaya çalışıyor ya da tutuyor. Kardeşim niye tutuyorsun? Bu senin elinde tutulmaya gelmedi ki? Bu sana güvendiği için geldi. Şimdi bana güvenmeselerdi gelirler miydi buraya? Gelmezdi. Bunlarla hayatım bir oldu. Bunlarla beraber ben vakit geçiriyorum."

- "En güvenlisi güven"

Her sabah uyanınca engelli arabasını binerek avluya çıkan Nazlı, güvercinlerini besliyor. Güvercinler o kadar çok alışmış ki Hikmet Nazlı'ya, binadan çıkar çıkmaz nereye giderse peşinden geliyor, kucağına, başına konuyor.

Nazlı, güvercinlerin her yerde onu yalnız bırakmamasını ve halkın buna ilgisini şu sözlerle aktardı:

"Kurumdan dışarı çıkıyorum, arkamdan geliyorlar. Çıkacağımı biliyorlar, benden evvel hop atlıyorlar öbür tarafa. Dışarı kapının önüne çıkıyorum, beni bekliyorlar. Hemen çıkar çıkmaz üstüme geliyorlar. Neden geliyorlar? Bunlara güven vermişim, bana güvenmişler, en önemlisi güven. Bu güven insanlar için de geçerli aslında. Dışarı çıkarım yola doğru, bunlar arkamdan geliyorlar. Arkamdan gelirler durağa doğru, ışıklara doğru koşa koşa gelirler. Hele bir yem vermedim mi hiç bırakmazlar. Durakta geçiyorum herkesin dikkatini çekiyor, hoşlarına gidiyor. 'Ne güzel, nasıl böyle yaptın? Nasıl alıştırdın?' diye soruyorlar. Ben de herkese izah ediyorum, her şeyin bir güveni var. Bu güveni suistimal ettin mi olmaz, bir daha gelmez."

- "Bunlar Allah'ın dilsiz kulları"

Hikmet Nazlı'nın hayattaki bir başka can yoldaşı da oda arkadaşı Mehmet Ali...

Her yeni günü birlikte karşıladığı Mehmet Ali, oda arkadaşı olmaktan da öte Hikmet Nazlı'nın aynı zamanda eli ayağı. Mehmet Ali'nin yardımıyla yataktan kalkan, üzerini giyinen, kahvaltısını yapan Hikmet Nazlı, "Allah razı olsun onun sayesinde çok rahatım. Burada insanlar birbirlerine yardımcı oluyor. Gücü yeten gücü yetmeyene yardım ediyor. Elim ayağım tutmuyor benim. Arkadaşımın yardımı biraz da kendi çabamla, kendi tekniğimi kullanarak kalkarım. Üstümü giyindirir, gözlüklerimi, şapkamı takar, hazırlanırım. Yemimi alır, koridordan çıkar çıkmaz kuşlar beni bekler. Hemen gelirler. Biz nasıl Darülaceze'ye sığınmışız, onlar da bir nevi bana sığınmış. Bunlar Allah'ın dilsiz kulları. Bunun hem keyfi var hem sevilmesi var hem sevabı var." şeklinde konuştu.

- "Evlat gibi..."

İnsanların sağlıklarının kıymetini bilmesi gerektiğini vurgulayan Nazlı, şu ifadeleri kullandı:

"Yarın başınıza ne geleceği belli olmaz. Yarın başımıza bir şey gelmeyecek gibi yaşanıyor. İnsanlar bunu fark etse birbirlerinin kıymetini bilir, dünya daha güzel olur. Allah kimseyi sağlığından etmesin. Bu halimle yine de hayata, yaşama sarılmışım. Her şeye rağmen hayat güzel. Ben güvercinlerle baş başa oldum mu her şeyi unutuyorum. Beni gördüklerinde bir çocuk gibi, evlat gibi koşup gelmeleri, hem hoşuma gidiyor hem üzülüyorum. Sevgi gibi, hoşgörü gibi hiçbir şey yok. Dünya yalancı cennet, Darülaceze gerçek hayat."

Hikmet Nazlı, güvercinlere olan sevgisini, "Sevgi kuşun kanadında, sevgi-dostluk kuşun gözünde. Sevgi kuşun tüyünde. Öyle bir dost ol ki kuş bakışlı. Bunların tüylerinde nur var. Güzel hayvanlar. Allah'ın dilsiz kulları. Bizim elimize bakıyorlar işte. Hamdolsun belki ben bunları yüzü suyu hürmetine bu gücü kuvveti alıyorum. Bunlar beni bir nevi terapi ettiler. Güvercin beslemek benim için bir nevi terapi. Bunlarla uğraştın mı her şeyi unutursun." sözleriyle anlattı.

Sıradaki Haber