TÜBİTAK Başkanı Ergin:

04 Mayıs 2016 Çarşamba

KARABÜK (AA) - Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Başkanı Ahmet Arif Ergin, "Gen dizilemesiyle ilgili ufak cihazlar ve çipler yapıyoruz. Biz bunu bütün sektörün içerisinde üretici olmak isteyenlere çok ucuz bir bedelle lisanslayacağız." dedi.

Ergin, Karabük Üniversitesi (KBÜ) tarafından Hamit Çepni Konferans Salonu'nda düzenlenen "7. Uluslararası Bilim Günleri"nde yaptığı konuşmada, TÜBİTAK'ın çalışmalarını anlattı ve öğrencilere verdikleri destekten bahsetti.

TÜBİTAK'ın akademisyen ve sanayi kanadına da destek verdiğini ifade eden Ergin, devletin kurum ve kuruluşları ile özel sektörde de "ben yapmak istiyorum" diyenin TÜBİTAK'ın yanında olduğunu kaydetti.

Yapılan işlere TÜBİTAK logosunu genellikle basmadıklarını anlatan Ergin, şöyle konuştu:

"Bundan sonra da basmayacağız. TÜBİTAK'ın kendisi bir rekabet kurumu değil, özel sektörle rekabet etmeye kalkarsa haksızlık etmiş olacak. Devlet kaynaklarını özel sektörü bastırmakla kullanırız. O yüzden ne yapıyoruz? Yeni bir yapılanma içerisindeyiz. Bu yapılanmayla da şunu yapacağız. TÜBİTAK çok temel teknolojiler üretiyor. Örneğin, gen dizilemesiyle ilgili ufak cihazlar ve çipler yapıyoruz. Biz bunu bütün sektörün içerisinde üretici olmak isteyenlere çok ucuz bir bedelle lisanslayacağız. Ne işe yarayacak bu? Birisi bunu alacak, İphone'ye takılan bir aplikasyon üzerinden çalıştırdığı zaman kişinin genetik yapısına özel diyet programları yazabilecek. Veya hastanede yeni doğmuş bebeklerde görülen sarılık hastalığını tespit etmek içi her gün o bebeklerden kan alınıyor, hayır sadece derisiyle temasta bulunarak bunun ölçümlerini yapabilecek.''

- "Teknoloji üretmekle devlet adına TÜBİTAK yükümlü"

''Şu anda yaşadığımız bazı sıkıntılar var. Ülkemiz belirli terör olaylarının odak noktası haline geldi" diyen Ergin, "Peki biyolojik veya kimyasal bir ajan ortama yayıldığı zaman 'buna bir dedektör yapmak istiyorum' diyorsanız yine TÜBİTAK'ın biyolojik unsurların tespiti için geliştirdiği bu çipleriyle herkes dedektör yapmaya namzet hale gelebilecek. Bu ürünlerinin hangisinin üzerinde TÜBİTAK logosu olacak? Hiç birinde ama merkezi olarak bunu sağlayan teknoloji üretmekle devlet adına TÜBİTAK yükümlü. O yüzden de bizim 5 bin kişilik kadromuzun 3 bin 804 tanesi bu enstitülerimizde görev almakta. Dolayısıyla 'TÜBİTAK' denince bir Ar-Ge'yi fonlayan, iki Ar-Ge'nin devlet eliyle yapılması gereken kısımlarını yapan iki kanatlı bir yapımız var." diye konuştu.

TÜBİTAK'ın her yıl 33 bin projeyi incelediğini belirten Ergin, "İlla sizi birileri istihdam etmek zorunda mı? Niye çıktığınızda kendi şirketinizi kurmuyorsunuz? 20 yaşında birisinin kendi şirketinin kurmasının önündeki en büyük engel nedir? Sermaye. İşte o noktada yine TÜBİTAK var. 30 yıldır hep duyduğumuz üniversite-sanayi işbirliğinin belki de çöktüğü nokta burası. Üniversitedeki döngülerimizle, mekanizmalarımızla ve ilgi alanlarımızla sanayimizin ilgi alanları birbirine hemen kaynaşabilecek nitelikte değil. Birbiriyle alakalı ama doğrudan birbiriyle örtüşüp el sıkışabilecek bir ortamları ne yazık ki yok." ifadelerine yer verdi.

Bunun yalnızca Türkiye'de olmadığını dünya üzerinde yapılan anlaşmalarda da gördükleri problemin aynı olduğunu kaydeden Ergin, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Üniversitenin sınıflarından çıkan birisinin doğrudan iş hayatına intikalinde eğer sermaye desteği varsa veya yoksa bunun kamu eliyle yapılması lazım. Onun bir değerlendirmesinin yapılması, değerlemesinin yapılması gerekiyorsa kamudan bir otoritenin çıkıp 'evet bu kişinin fikirleri ulaşmak istediği bilimsel, teknolojik ticari hedefleri gerçekten ülkenin kaynaklarına yatırmaya değer bir şeydir' diyecek bir otoriteye ihtiyaç var. TÜBİTAK bu otorite görevini öyle ya da böyle üstlenmiş bir kurum. Başka kurumlar var mı? Evet var."

Her kurumun Ar-Ge niteliğini değerlendirme yönteminin birbirinden farklı olduğuna işaret eden Ergin, şunları kaydetti:

"Bir fikriniz varsa sizin bunu tek bir merciye anlatmanız, onun değerlendirme mekanizmasından geçmesi güzel bir şey ama o kapıyı çalıyorsunuz senden 50 evrak istiyor, bu kapıyı çalıyorsun 'ben senden teminat istiyorum' diyor, bunu çalıyorsun başka bir şey istiyor. Bunları bizim homojenize etmemiz lazım. Bir kişinin bir fikri varsa bunu bir kere anlattığı zaman devletin bunu anlaması gerekiyor. Şu anda o yapıda değiliz. O yüzden o mükemmelliğe ulaşmak içinde devlet tarafında bizim yapmamız gereken işlerimiz var."