17 °c

99 Baraj ve Hidroelektrik Santrali'nin Toplu Acilis Toreni

ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "akademisyenlerin bildirisine" ilişkin, "Şimdi buradan ben ilgili kurumlarımıza sesleniyorum, dün seslendim, bugün de sesleniyorum: İlgili kurumlarımızın da anayasamıza ve yasalarımıza göre açık suç teşkil eden bu ihanet karşısında, anayasal ve yasal gereklerini yapacaklarına inanıyorum. Buradan asla taviz verilemez"...

Güncel Haberi
99 Baraj ve Hidroelektrik Santrali'nin Toplu Acilis Toreni
99 Baraj ve Hidroelektrik Santrali'nin Toplu Acilis Toreni

ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "akademisyenlerin bildirisine" ilişkin, "Şimdi buradan ben ilgili kurumlarımıza sesleniyorum, dün seslendim, bugün de sesleniyorum: İlgili kurumlarımızın da anayasamıza ve yasalarımıza göre açık suç teşkil eden bu ihanet karşısında, anayasal ve yasal gereklerini yapacaklarına inanıyorum. Buradan asla taviz verilemez" dedi.

Erdoğan, Arena Spor Salonu'nda, kamu-özel sektör tarafından tamamlanan 99 baraj ve hidroelektrik santralinin toplu açılış törenindeki konuşmasında, devletin görevinin can, mal ve akıl güvenliğini sağlamak olduğunu ve bunu sağlamaya da devam edeceklerini söyledi.

Çözüm Süreci'ne bir yerlerden gelindiğini belirten Erdoğan, süreç için "Demokratik Açılım" ile "Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi" dediklerini ama bazılarınca bunun anlaşılmadığını ifade etti.

Erdoğan, normal şartlarda üç beş günde teröristlerden arındırılabilecek yerlerdeki operasyonların bu hassasiyet sebebiyle haftalarca, aylarca sürebileceğini dile getirdi. Burada devletin herhangi bir zaafının bulunmadığına dikkat çeken Erdoğan, "Bu işi çözmedikten sonra da asla bu operasyonlar durmayacaktır, bunu da biliniz. Biz, 780 bin kilometrekarelik bu vatan topraklarını, 78 milyon vatandaşımızı, bu bin 100 tane sözde aydından izin alarak, icazet alarak mı yöneteceğiz? Biz, izni ve görevi milletten aldık. Şimdi milletin bize verdiği yetkiyi kullanıyoruz, bunu sonuna kadar da kullanacağız" dedi.

Burada sadece devletin, kendi vatandaşlarının can ve mal güvenliğine duyduğu saygının bulunduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, buna karşılık terör örgütü mensuplarının, vatandaşların malına, canına, mahremiyetine ve diğer tüm haklarına fütursuzca saldırdığını söyledi.

Erdoğan, "(Kürtleri temsil) diye bir şey yok, bunu biliniz. Onlar benim Kürt kardeşlerimi temsil etmiyor, tam aksine bunlar benim Kürt kardeşlerimin oradaki mahremiyetlerini bile çiğniyorlar" dedi. Erdoğan, şöyle devam etti:

"6-7-8 Ekim'deki olaylarda, dağın siyasetteki temsilcisi eş başkan, benim Kürt kardeşlerimi sokağa davet etmedi mi? Sokağa davet ettikten sonra benim o zaman 50 tane Kürt kardeşim ölmedi mi? Bu 50 kişinin ölümüyle birlikte 15 yaşındaki Yasin Börü'yü bunlar bir binanın 3. katından aşağı atmak suretiyle arabayla da çiğnemediler mi? Ne yapıyordu Yasin Börü? Kurban eti dağıtıyordu. Bunları yaşamadık mı? Yaşadık. Bunların böyle bir derdi yok. Biz, bu ülkede 78 milyon vatan evladına hizmet verdik, 780 bin kilometrekareye hizmet verdik. Şimdi bu 99 barajı görüyorsunuz, bu barajlar ülkemin dört bir yanında var. Ama bu bölücü terör örgütü ve onların siyasetteki temsilcileri özellikle Güneydoğu'da baraj yapılmasını istemiyorlar. Şu Ilısu Barajı'yla ilgili çektiğimiz çileyi bir ben bilirim, bir bakanım bilir, bir de onun müteahhitleri bilir. Bunu yaparken de yapmadıkları, etmedikleri şey bırakmadılar. Ama biz onlara rağmen Ilısu Barajı'nı da yapıyoruz, yapacağız ve bitireceğiz. Onlar yıkar, biz yaparız, aramızdaki fark bu.

Şimdi bu tablo karşısında terör örgütünün yanında yer almak için ancak o bildiriye imza atan 'sözde akademisyenler' gibi ruhunuzun kirlenmesi, kararması, her türlü insani hasleti yitirmiş olmanız lazımdır. Bu mümkün mü? Milletimizin bu mandacı artıklarına hak ettikleri cevabı vereceğinden ben şüphe duymuyorum."

- "Sergilemedik kepazelik bırakmadılar"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilgili kurumlara seslenmek istediğini ifade ederek, "Dün seslendim, bugün de sesleniyorum: İlgili kurumlarımızın da anayasamıza ve yasalarımıza göre açık suç teşkil eden bu ihanet karşısında, anayasal ve yasal gereklerini yapacaklarına inanıyorum. Buradan asla taviz verilemez" dedi.

Erdoğan, sadece bu sözde akademisyenlerin değil kimi siyasetçilerin de benzer tavırlar içinde olduğunu üzüntüyle gördüğünü vurguladı.

Terör örgütünün güdümündeki siyasi parti ve siyasi arenada yer alan bu temsilcilerini hiç saymadığını ve buna gerek olmadığını dile getiren Erdoğan, "Çünkü benim gözümde onlar artık siyasetçi değil terör örgütünün bir maşasıdır. Şayet siyasetçi olsalardı kendi görüşleri, kendi iradeleri, kendi politikaları olur, onu uygular, ona göre hareket ederlerdi. Bunların tek yaptığı ise terör örgütünden aldıkları emirleri yerine getirmekten, Türkiye'ye husumet besleyen kim varsa gidip ona yanaşmaktan ibarettir. Böyle bir siyaset olmaz, bu şekilde davranan siyasetçi de olmaz" diye konuştu.

Erdoğan, asıl üzüldüğü konunun, başta genel başkanları olmak üzere bu ülkenin ana muhalefet partisini temsil eden siyasetçilerin ortaya koydukları ve beyan ettikleri tutumlar olduğunu bildirerek, şunları kaydetti:

"Anamuhalefet partisinin genel başkanı çıkıyor, terör örgütünün propagandasına alet olmasından duyduğu pişmanlığı dile getiren bir televizyon programcısını 'dik duramadın' diye eleştiriyor. Bu genel başkana göre, o televizyon programcısı, bu durumdan üzüntü duymak bir yana, 'aynı tavrını sürdürmeli, yani terör örgütünün propagandasına devam etmeliymiş', öyle diyor genel başkan. Biliyorsunuz aynı zat daha önce hendekçi teröristleri de arkadaşı olarak ilan etmişti. Beyefendi, bir kazma kürek de sen eline al, sen de git orada hendek açıver. Bu partinin kimi mensupları da çatışmalarda yaralanan teröristleri hastanede ziyaret etmekten, güvenlik güçlerini tahkir etmeye, teröristlerle dayanışma ilanları asmaya kadar sergilemedik kepazelik bırakmadılar.

İstanbul'da, Sultanahmet Meydanı'nda bir terör örgütü bomba patlatıyor, misafirimiz olan turistlerin ölümüne, yaralanmasına yol açıyor, bu genel başkanın takıldığı yer savcılığın koyduğu yayın yasağı. Hale bak, ne olacaktı. Oradaki o tabloları tüm dünyaya izletecek miydi? Fransa'da terör eylemleri yapıldığında hem bu ülkenin medyası hem de dünya medyası, rahatsız edici en küçük bir görüntüyü servis etmeme konusunda hassasiyet göstermişti. Doğrusu da budur. Fakat benzer bir hadise ülkemizde yaşanınca bu hassasiyetin zerresini göremiyoruz. Hatta ülkemizdeki kimi basın yayın kuruluşları attıkları manşetlerde, sergiledikleri o çifte standartla gerçek yüzlerini bir kez daha gösterdiler. Bir şey çok önemli, çok da ağrıma gitti. Fransa'daki Paris saldırısını manşetlerinden benim ülkemdeki bir gazete, 'Fransa çocuklarına ağlıyor' başlığıyla verdi. Fakat Sultanahmet'teki olayı 'katliam ülkesi' diyerek sunması bizi şaşırtmadı. Ama umuyorum birilerinin aklını başına getirmiştir. Böyle bir şey olabilir mi? Sen bu ülkenin bir yayın organısın ve benim ülkemi 'katliam ülkesi' olarak sürmanşetten veriyorsun."

(Sürecek)

Sıradaki Haber