17 °c

ÖTEKİLEŞTİRME TERÖRÜ

07 Mart 2017 Salı


Ötekileştirme dediğimiz şeyle aslında çocukluğumuzdan itibaren muhatabız. Zengin aile çocuğu fakir olanı dışlar, fakir olan zengin olana nazaran daha delikanlı olduğunu iddia eder, güzel olan çirkin olanla, zayıf olan şişman olanı ötekileştirir. Çocuk büyüdüğünde bunların yerini daha gerçekçi sebepler alır ama kavramın temeli hep aynıdır; farklılık. Tam bir "biz burada yabancıları sevmeyiz dostum" repliği.

İnsan kendinden farklı düşüneni istemez, korkar. Dışlayarak, etiketleyerek güçsüz bırakmaya çalışır ki günü geldiğinde onun karşısına dikilip galip gelmesin. Mevcut toplumsal sancıları biraz da bu yüzden yaşıyoruz. Muhafazakar kesim cumhuriyetin ilanından sonraki süreçten itibaren 15 yıl öncesine kadar güçsüzleştirilmeye çalışıldı. Güçlenmeye başladığı anda darbeler indirildi. Bkz; 1960 darbesi. Şimdi yine o kesimi eski günlerine döndürmek isteyenler ve buna izin vermemek için mücadele edenler var.

Kendi içimde herkesin ülkesi için en iyisini istediğine inancımın zedelenmemesi için uğraşırken, birbirimize olan düşmanlığımızı sorguluyorum şu an aslında.

Türkiye'de ötekileştirmenin temelini farklılığa tahammül edememe ve farklılığı kendine bir tehdit olarak görme eğilimi oluşturuyor. Ülkemizdeki ötekileştirmenin açtığı yaraları, aramıza koyduğu uçurumları tartışmanın ve çözüm yolları aramanın zamanı geldi ve geçiyor maalesef. Bir kesimdeki bireysel bir hatayı\suçu tüm kesime mal ederek etiketlemenin bizde açtığı yaralara dur demenin zamanı da öyle.

Kozmopolit bir topluma sahip olmak tekdüze olmaktan daha iyidir. Çıkan farklı sesler ve farklı zihinlerden gelen sorgulamalar sistemi, işleyişi daha mükemmeline götürür. Ama o toplum "hep birlikte daha iyiye" diyeceğine, "aman canım zaten o kömüre makarnaya oy veriyor, cahil" diyerek etiketi yapıştırıp kendi ütopyasına dönerse yaşadığı ülkeden şikayet etmeye de hakkı yoktur diye düşünüyorum. Haddini aşan söylemler ve bu söylemlerin muhatabının, o çirkin sözleri "öteki" kesimin tamamına mal etmesi örneğini her gün yaşamıyor muyuz? Hangi birine laf anlatacaksın? Yanlış algılama zinciri her gün korkunç şekilde büyüyor ve biz her geçen gün birbirimize düşman oluyoruz.

15 Temmuz bizi biraz da olsa bir araya getirmişti ama aynı hızda bozuldu. Yine de çok şükür ediyor ve minnet duyuyorum ki; bu kadar kirli bilgi ve haberin olduğu ortamda yine sağ duyulu davrananımız ve toplumu birleştirmeye çalışanlarımız da var. 1980 öncesi anarşisine dönmemiz için ellerini ovuşturanlara gün yüzü göstermemek için gereklidir bu sağduyu.

Sosyal medya güzel bir şey, kabul ediyorum. Ama asparagasın da membağı. Orada kolaylıkla bir toplumu etiketleyebilirsiniz. Toplumu birbirine düşürecek bir söylem ve yanına iftira attığınız siyasinin görseli, iş tamam. Yayılma hızına inanamazsınız. Diyelim ki bu haberin yalan olduğu ortaya çıktı. Farketmez, siz çamuru attınız bir kere. Her iki tarafın zihninde de olay ve arkasından gelen tartışmaların izi kaldı bile.

Bu ötekileştirme terörünün en kötü taraflarından biri de toplumda kimse kendi gibi düşünmeyen birine fikrini açıkça anlatamıyor. Kendi içimizde yalnızlaşıyoruz ve bileniyoruz. Daha iyi yerlere gelmenin yolu iki kişilik bir ailede de, koca bir toplumda da İLETİŞİMden geçiyor. Bunu başarmak zorundayız.

Hep hayalimdir; toplumda bunu başarmaya bir katkımın olması..

Bu yazı bunun başlangıcı olsun. Daha güzel günler göreceğimize ve sokakta yürürken herkese gülümseyeceğimiz günlerin geleceğine dair umudumu hiç kaybetmeyeceğim. Çünkü bunu en çok bu ANADOLU HALKI hakediyor. Yozlaşmamızın tüm izlerini silmemiz ümidiyle...